Kendisi neyin peşindeyse;
Bir hortum misali üstümüze gelen tortu,
Çöp
Ve gerenksiz ayrıntı dumanından oluşan
Bir bulut girdabına kapılmamak için
Ellerimizi sıkı sıkı birbirine kenetleyip
Sırtımızı kitaplara vermiş,
Mevcut seferberlik akışında aklımızı yolumuza vermiş,
Yürüyorduk kaçan yağmuru kovalayarak,
İçimiz kıpır kıpırdı,
Hani derler ya..
Neyse işde..
Eleman geldi,
Dedi “nereye?”,
Gülümseyerenk ama..
Dedik ki “merhaba!!”,
Susarak çatdı kaşlarını,
Gözleri ve dudakları gülmeye devamdı ama..
“Tamam madem..!” dedi,
“Güvenmiyor musun bize?” dedik,
Ki anında kahkahalara büründü varlığı
Kendisi yoktu orda
Kahkaha vardı
Biz de yoktuk aslında..
Dedik “ne gülüyon ki?”
İçimiz ısınmışdı güneşten,
Yağmur’un en verimli sağanağıydı orası..
Değirmen çalıyordu dünyada
Sonra önce ekmek artık iyiyken..
Benim karnım üstelemeseydi,
Datlı dedik ya hep beraber..
Biraz daha var..
Ağaçlar anısına tahtalarda kalan son piyonlar Şampiyondurlar durları durakları aşmış eğimde..
“İyi madem..” dedi ve geçdi gitdi…
Biz de vardık devamında kendimize işde..
Aynaya bkz. bi şöyle
İçinize dışınıza,
Her yangınınıza…
Orman serinliği hatrına bi bkz.
Musluk soğukluğunda siyah beyaz akşamlarında
Ayarlanır makinaların ayarları,
Boş kutularda sıcaklığı uyuyakalmış
Sersem karidesli pizzalar hatrına bkz.
Yorulmayan zincir ağaçları dikilseydi ocaklarınıza
Zeytin burunlu apartumanlar çökeceğine
Elbise kalmadı üstüne uyacak
Gökler yalanları duyacak
kna.120907.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder